Rusya'da doktora tezi araştırmalarım için gittiğim Moskova'da ilk uğradığım yerlerden birisi Puşkin Müzesi'ndeki Truva Hazineleri bölümü olmuştu. Bu yazıdaki resimlerin tamamı Puşkin Müzesi'nde tarafımca çekilmiştir.
Paylaşılamayan
Hazineler
M.Ö. VIII. Yüzyılda
Anadolu topraklarında doğmuş Homeros, İlyada ve Odysseia adlı iki önemli yapıt
kaleme aldı. Ana konusu Mikenliler ve Truvalılar arasında vuku bulmuş olan ve
Homeros’un 10 yıl sürdüğünü belirttiği Truva Savaşı olan eserler günümüzde batı
edebiyatının yapı taşları olarak kabul edilirler. Akhilleus, Hektor ve daha
birçok kahramanın yaşamlarını yitirdikleri bu savaş, Homeros’a göre sadece bir
kadın yüzünden çıkmıştı: Miken kralının kardeşi Menelaos’un karısı Helen (Wood,
1998: 15).
Puşkin Devlet Güzel Sanatlar Müzesi
Aşk, nefret savaş ve intikam hikâyeleriyle
dolu Homeros’un Truva’dan ve Truva Savaşından bahsettiği İlyada eseri batı
edebiyatının ilk destanı, olarak kabul edilmektedir. Bu savaşın gerçekten de
yaşanıp yaşanmadığı günümüzde dahi tartışmalı bir konudur ancak Homeros’un ve
sonrasında özellikle Yunan tragedya yazarlarından Romalı yazarlara kadar pek
çok kaynaktan toplanarak günümüze kadar anlatılagelmiştir. Bu efsanenin
gelişimi, arkeoloji tarafından çözülmesi neredeyse imkânsız bir gizeme
dönüştüğünden, Truva’ya ve hikâyesine olan bu romantik sadakatin yok olması söz
konusu değildir (Burn, 2009: 47-48). Tarihte birçok liderin başarılarından
sonra ‘’Truva’nın intikamını aldık’’, ‘’Hektor artık rahat uyuyabilir’’
sözlerini sarf ettikleri iddiaları mevcuttur. Bunlara Büyük İskender, Fatih Sultan
Mehmet ve Mustafa Kemal Atatürk örnek verilebilir (Afyoncu, 2009: 23-24).
Moskova Puşkin Müzesindeki Troia hazinelerinden biri. Troia'da Hazine A'da bulundu. Priam'ın Schiliman son hazineleri üstünde saklayarak Çanakkale gümrüğünden Atina'ya kaçırırı. Troia'nın farklı yerlerinde bulunan hazineleri tek bir büyük hazine buluntusu gibi 5 Ağustos 1873'te gazetelerde yayınlar ve Atina'daki hazine davası ve hazinelerin daha sonra İngiltere, Almanya ve Rusya'ya kadar uzanan macerası böylece başlamış olur.
Tarihsel gerçeklik olarak dayandırıldığı yer ne olursa
olsun, Truva, dünya tarihinde ve edebiyatında günümüze kalan en önemli
hadiselerden birisidir. Coğrafi bölge olarak Truva, birbirine geçmiş mitolojik
olaylar ve kahramanların anlatıldığı, oldukça romantik mitlerin yer aldığı
eserlerle anılmış olsa da aslında anlatılanların perde arkasında insana dair
öyküler ve bu öykülerin bizi götürdüğü tarihi gerçekler vardır. Nitekim
Heinrich Schliemann, Homeros’un bu destan kitabından yola çıkarak günümüz Truva
antik kentini ortaya çıkarmıştır. Schliemann ne arkeolog ne de bir bilim
adamıydı. O, profesyonel eser toplayıcıdan başka bir şey değildi.
Priamos Hazinesi ile Sophia Schliemann. Günümüze Moskova Puşkin Müzesi'nde
H. Schliemann, 1870 yılında Osmanlı Devletinden izin
almaksızın kazılar yapmış, 1873’te ‘’Priamos’un Hazinesi’’ olarak adlandırdığı
8830 eser buldu. Schliemann, defineyi Osmanlı yetkililerinden saklayarak
Atina’ya kaçırmıştı. Genel olarak ‘’Truva Hazineleri’’ olarak bilinen bu altın
ve gümüş eserlerin çoğu günümüzde Rusya’da Puşkin Müzesi’ndedir (ГМИИ им. А.С. Пушкина). Çanakkale Müzesi,
İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Avrrupa ve ABD’nin çeşitli müzelerinde de eserler
mevcuttur (Tekin, 2010: 45).
Schliemann’ın hazineleri bulması Truva antik kentine olan
ilgili iyice arttırdı ve günümüze kadar gelen kazı ve araştırmaları önemli
bulguları ortaya çıkarmıştır. Kazı çalışmaları ve yüzey araştırmaları ile elde
edilen maddi kültürün yanında Truva’yı önemli kılan en önemli ikinci unsur
yukarıda bahsedildiği gibi batı dünyasının edebi hafızasında bıraktığı
etkilerdir.
Günümüz batı dünyası, edebi,
hukuki, sosyal, dini ve idari anlamda birçok yönden Roma İmparatorluğunu örnek
almaktadır. Mitolojinin Roma toplumuna bir kimlik ve bir geçmiş hazırlamada
önemli olduğu biliniyor. Roma için önemli mitolojik olaylardan biri, Roma’nın
Troia ile olan veya kurulan geçmişteki bağıyla ilgiliydi. Aeneis, Roma
mitolojisinde önemli bir yer tutar ve Roma imparator kültü ile çok yakından
alakalıdır. Bu eserde Aeneas, Caesar ile Augustus’un akrabası olarak
gösterilmiştir ve bu son derece önemli bir durumdur. Aeneas’ın tanrısal bağları
ve dindar kimliği bu imparatorlara dini – politik anlamda yardım
sağlamıştı. Aeneas, İlyada’da adı geçen kahramanlardan birisi. Babası
Truva kralı Priam’ın kuzeni olarak görülür. Homeros’un İlyada’sında Truva’lı
Aeneas’ın önünde büyük bir gelecek vardır; Truva savaşı sonucunda kent yanarken
tanrı Poseidon onu savaş alanından kurtarmış, kendisinden ve soyundan gelecek
olanların kral olacakları kehanetinde bulunmuştur (Gardner, 2012: 23).
Troia geleneği ve geçmişi Iulius soyunun politik anlamda
ilgisini çekmişti ki böylece Roma tarihini şanlı (?) Yunan tarihiyle
birleştirmişlerdi. Vergilius’un en ünlü eseri olan Aeneis 12 kitaptan oluşmakta
olup, Aeneas’ın Troia’dan kaçışından İtalya’da yeni bir yurt edinme süreci ve
Roma’nın kuruluş yılları anlatılmaktadır. Destanda Troia ile Roma arasındaki
bağ vurgulanmakta, Aeneis, ‘’Roma’nın ulusal destanı’’ olarak kabul
edilmektedir. (Tekin, 2010: 28). Destanda Troia Savaşı’ndan sonra Troialı prens
Aineas, oğlu Askanios ve babası Ankhises’i yanına alarak Truva’dan kaçmış ve
Latium’a yerleşmiştir. Daha sonra olaylar gelişir ve Aeneas’ın tanrılardan izin
alarak nasıl Roma şehrini kurduğu anlatılır.
Vergilius, Augustus’un soyunu
dolaylı yollardan Truva’lı Aeneas’a bağlamıştır. Hatta eserinin bir yerinde
Aeneas’ın babası Ankhises’in ağzından gelecek Roma soylarının başarılarını,
dünyaya egemenliklerini anlattırarak gerçekten efsaneyi ve tarihsel gerçekliği
bir potada eritmiş, hem kuvvetli bir eser ortaya koymuştur hem de Augustus’un
egemenliği ve Roma’nın bekası açısından son derece önemli olmuş olan
imparatorluk kültünün oluşumuna katkı yapmıştır. Böylece imparatorun, yaptığı
icraatlara tanrısal bir görev olduğu izlenimi verdirilerek Roma düşüncesinde
insanüstü bir şekle sokulmuştur.
Yine Augustus, kendisini Roma’nın
efsanevi kralı Romulus olarak göstermeye çalışmıştır. Aeneas’da ise Romulus’un
soyu Truva’ya kadar dayandırılmaktadır. M.Ö. 44 yılında Roma’ya girdiği zaman
başının üzerinde kutsallığının ve belki de seçilmişliğinin göstergesi olan bir
hale belirmişti ve bu da onu Romulus gibi kutsanmış bir imparator yapıyordu.
(Sevgi, 2006: 82). Truva’dan doğan ve Roma’da harmanlanarak Hıristiyanlığın
yayılmasıyla bile etkisini devam ettiren bu düşünce Batı Avrupa’sında günümüzde
bile halen devam etmektedir.
Eserlerin
götürülmesinin Osmanlı’nın can derdine düştüğü bir dönemde gerçekleştiği
savı bir noktaya kadar kabul edilebilir. Osmanlı için zaten bir
değeri olmayan birçok eserin götürülmesine mani olacak bir yönetim yoktu.
Osman Hamdi Bey ilk başta bunu
engellemeye çalışmışsa da sonrasında özel imtiyazlar sağlayarak eserlerin
götürülmesine dahi engel olmamıştır. Bu nedenle bu dönem yeniden daha geniş bir
şekilde incelenmelidir. Avrupalıların ‘Biz götürmeseydik mermerler kireç
ocaklarında eritilirdi’ tezi ise tamamı ile safsatadan ibarettir. Çünkü 16.
yüzyıl gezginlerinin çizimlerinde Osmanlı tebaası bu eserlerin yanında ve
etrafında resmedilmiştir. Eserler tamamen sağlamdır ve zarar
verilmemiştir. Eğer bu eserler zarar görmüş olsalardı, Avrupalılar kendi
müzelerine nasıl taşıyacaklardı?
Anadolu
yıllar boyunca bir talan coğrafyası olmuştur. On binlerce yıllık kültürel birliktelik ve kalıntılar bir anda eser toplama
yarışına girmiş olan Batılıların gözünde “metalaşmış”, bu “sanat eserleri”
imparatorluklarını yüceltecek “ganimet” olarak tanımlanmıştır. Bugün elimizdeki en önemli tez
I. Meşrutiyet’in ilanıdır. I. Meşrutiyet ile Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk
kez tam olmasa da anayasal bir sistem kurulmuş olması padişahın izin verme
iradesinin de önünde bir engeldir. Bu konu araştırmaya ve üzerinde
çalışılmaya muhtaçtır ve bu tez doğrulanabilirse eserlerin
götürülmesini sağlayan tüm izinlerin iptali Uluslararası Mahkeme’de
sağlanabilir.
KAYNAKÇA
Afyoncu, E. (2009). Truva'nın İntikamı. İstanbul: Yeditepe
Yayınevi.
АКИМОВА, Л. И. Троя и Шлиман. Москва—Милан, 1996.
Burn, L., & Tokdoğan, N. (2009). Yunan mitleri (Çev.Nagehan
Tokdoğan). Phoenix Yayınevi.
ЕГУНОВ, Андрей Николаевич. Гомер в русских переводах XVIII-XIX
веков. Индрик, 2001.
Gardner, Jane F., (2012). Roma Mitleri, (çev. Salim Korkmaz),
Phoenix Yayınevi.
Sevgi, P.
(2006). ‘’Augustus dönemi Din ve Din Propagandası’’ Yüksek
Lisans Tezi, Ankara.
Tekin, O. (2010). Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş. İletişim
Yayınları.
Wood, M. (1998). In search of the Trojan War. University of
California Press.
Aslan, RÜSTEM, Schliemann Priamos Hazinesi'nin Bulunması ve Türkiye'den
Kaçırılması, Aktüel Arkeoloji, Eylül-Ekim 2015, ss. 46-58.